3 Ekim 2007 Çarşamba

3 Ekim 2007

(yeni başlıyorsanız lütfen ilk gönderiden başlayınız...)

Lea ve Nestra bir süre yaşlı elfi takip ederek korunun içindeki yollarına devam ettiler. Yaşlı büyücünün asasından çıkan ışıkla aydınlanan yolları patikayı andırıyordu. Ağaçlar oldukça büyüktü. Gündüz bile zemine düşen ışık çok az olmalıydı diye düşündü Lea. Korunun girişinde gördükleri mantarlar onlar içeri doğru gittikçe miktarca azalmaktaydı. Sanki Gizli Koru aslında güzel bir yer fakat bunu kötü gözlerden gizlemek için kasvetli görünyormuş gibi hissettiler.

Yaşlı büyücü onları korunun içerisinde gayet geniş bir düzlüğe getirdi. Ortalıkta hiçbirşey yoktu, en azından Lea ve Nestra göremiyordu...

“Kasirriti göreleteyin twozni” dedi yaşlı büyücü, iki genç arkadaşın anlamadığı bir dil olan büyü lisanında. Sanki güneş doğar gibi oldu, etraflarını gayet net görebildiler. Bu görüntü Lea ve Nestra’nın ağzını açıkta bırakıp hayranlıkla seyretmelerine yetmişti. Kendi köy evleri ve kasabalarındaki bazı binalar- ki han binası en güzel olanıydı- dışında başka bir yapı görmedikleri için bu görüntü ile çok şaşırdılar. Gerçi şaşırmaları için bir neden daha vardı, bu binanın demin burda olmadığına ikisi de yemin edebilirdi...

“Burası da benim evim sayılır” dedi yaşlı elf alaycı bir gülümsemeyle. Belliki bu gençlerin şaşkınlığı ve hayranlıkla binayı seyretmeleri hoşuna gitmişti. Zaten Tesalon kıtasının bu yakasında bundan daha güzel bir bina görme olasılıkları da yoktu.

Yaşlı elfin binası beyaz taşlardan yapılmış sade görünümlü, fazla yüksek olmayan- ağaçlarla aynı boyda- bir binaydı. Aslında buna binadan ziyade kule demek daha doğruydu. Genişliği çok da fazla değildi. Beyaz taşlardan bir merdivenden geçilerek girilen kapısı çok zarif bir işçilikle yapılmış ahşaptandı. Bu derece güzel bir eser ancak cücelerin elinden çıkmış olabilirdi ve evet büyüyle buraya getirilmişti. Küçük pencereler kulenin yukarısına doğru aralıklarla uzanıyordu. Tepesine yakın bir yerde de çok daha büyük pencerelerin oluşturduğu bir oda olduğunu düşündükleri bölgesi vardı.

“Buyrun lütfen” diyerek misafirlerini kule içine davet eden yaşlı elf “Ah, kusura bakmayın, kendimi takdim etmeyi unuttum; Ben Elenthas. Sizin isimleriniz nedir?”

“Ben Leameen,bu da arkadaşım Nestra” diyen Lea kendilerini takdim etti. “Memnun oldum.” Diye cevap verdi Elenthas Üçü birlikte koridordan yukarı doğru açılan merdivenlere döneldiler. Anlaşıldığı kadarıyla en üst kattaki odaya çıkıyorlardı.

“Gizli Koru çok güzel bir yerdir” dedi yaşlı büyücü Elenthas, “fakat davetsiz gelenleri ve kötülük taşıyıcılarını cezalandıran bir büyü yapılmıştır.Sizin yüreğinizdeki iyilik sayesinde bu kesin ölümden kurtuldunuz. Fakat söyleyin bana sizi burdan geçmeye iten neden nedir? Ahmaklıkmı yoksa çaresizlikmi?

Elenthas gözlerini iki gence dikmiş bir cevap gelmesini bekliyordu. “Çaresizlik, Elenthas “ diye söze girişti Leameen. “Biz sadece etrafta biraz dolaşıyorduk ve ana yoldan evimize dönecektik.”

“Goblinleri karşımıza çıkmadan önce farketmeseydik zaten ölü olacağımız için Gizli Koru’ya da giremeyecektik” diye ekledi Nestra. Elenthas duraksadı ,“Peki nasıl kurtuldunuz?” diye sordu Nestra’ya. Genç delikanlı cevap verdi “Tabiki Lea’nın persept yeteneği sayesinde.”

Şimdi şok geçirme sırası sanki yaşlı büyücü Elenthas’ a geçmişti. Dönüp Lea’ya dikkatle baktı, bir süre Lea’yı gözleriyle süzdü. Büyülü bir iki kelime söyledi. Lea’nın sağ ayağından ayakkabısı çıktı ve bileğindeki doğum yarası ortaya çıktı.

“Olamaz” dedi Elenthas. Lea ve Nestra şaşkınlık ve korku içinde birbirlerine baktılar. Sanki yaşlı büyücü delirmiş , onları oracıkta öldürecek zannettiler. Elenthas kendini toparlayıp, konuşmaya başladı.

“Sizinle ilk benim karşılaşmış olmam çok iyi oldu.” Diye söze başladı Elenthas. “Garip bir tesadüf fakat çok memnun edici.” Şaşkınlıktan dolayı garip görünmüş olabilirim fakat lütfen kusuruma bakmayınız. Kehanete göre, gelecek olan büyük ve karanlık savaşta iyilerin tarafında savaşacak en önemli kişiyi karşımda görünce biraz şaşırdım. Çünkü bu aynı zamanda karanlık savaşın çok yaklaştığının en büyük kanıtı oluyor.” Elenthas uzanıp Lea’nın elini sıkmak istedi. Şaşkınlıktan ne söyleyeceğini bilemeyen Lea ve Nestra sadece bakakaldılar.

“Kehanete göre bu kişi Gizli Koru’dan ölmeden geçecek ve persept yeteneğine sahip olacaktı. Ayrıca sağ ayak bileğinde de doğum yarası olduğu söylenirdi. Sanırım bütün işaretler sizi gösteriyor genç hanımefendi.” diyen Elenthas gülümseyerek Lea’ya baktı.

“B...b.. bunlar da ne demek! Ne savaşı ne kehaneti?” diye kekeleyerek sordu Lea. “Neden bahsediyorsun sen yaşlı büyücü?”

“Bunları ben söylemedim küçük hanımefendi ama canınızı sıkmayın öğrenmek için bolca vaktiniz olacak. Lütfen bu kitabı yanınıza alın. Benim şimdi ayrılmam gerekiyor. Daha sonra konuşmak için vaktimiz mutlaka olacaktır. Şimdi eviniz nerde demiştiniz?”

“Evimiz korunun güney çıkışında ama sen bize bir açıklama yapmadan gidebileceğini sanıyorsan yan....”

Lea cümlesini bitirme fırsatı bulamadan elinde kitap olduğu halde aniden kendini evlerinin karşısında buldu. Nestra da yanındaydı. Şaşkınlıkla birbirlerine bakan iki genç duraksayıp bulundukları yeri ve duydukları sözleri hazmetmeye çalıştılar.

“Ne oldu bende bir anlam veremiyorum Nestra” diye söze başladı Lea. “Fakat bunu yarın konuşuruz yoksa ya annem yada kurtlar bizi yiyecek.” Durumu anlamak için zamana ihtiyacı olduğu belli olan Nestra da bu fikre katıldı.

Lea kitabi elbisesinin altına görünmeyecek şekilde gizledikten sonra eve girdi. Annesinin sorgulamalarıyla da uğraşmak istemediği için bunu yapmıştı. Nasıl olsa önce kendisi neler olup bittiğini anlamalıydı.

Yemek masasını hazırlayan Sechy Lea’ya sinirli bir bakış attı fakat Lea duraksamadan yukarı odasına çıktı. Birşey yokmuş gibi davranmalıydı, sonra açıklayabilirdi. En azından büyücünün dedikleri doğruysa bunun için çokça zamanı olacaktı...

Hiç yorum yok: