11 Ekim 2018 Perşembe

Bütün yazılar sırayla tek post olarak okuyabilirsiniz.

 1. Kısım:
Sechy sabah erken kalkmıştı. Her zamanki gibi kahvaltıyı hazırlamadan önce kümes hayvanlarını ve onların başında duran sadık köpekleri Bozy'yi kontrol etmek etti. Yaşadıkları yer kasabadan çok da uzakta olmasa da yakınlarında aç yırtıcı hayvanların varlığından çekinmekdeydi. Zaten bazen sadık olduğu kadar da uyuşuk olan köpekleri Bozy'nin uyuyakalması sonucu birkaç tavuğu kaybetmemiş de değillerdi... “Kahvaltı hazır, hadi gelin!” Sechy eşi ve çocuğuna seslendi. Semur uyanıp “Geliyorum sevgilim” dedikten sonra her zamanki gibi yeni doğan güneşin siste buğulanmış ışığına doyasıya baktı. Bulundukları ormanlık alan sabahları muhakkak sisli olurdu. Fakat bunun Semur Prair ve ailesi için bir sorun olduğunu söylemeye imkan yoktu. Onlar evlerini çok seviyorlardı. Sechy kahvaltıda iki kişi olduklarını farkedince sinirlenerek ayağı kalkacaktı ki Semur sevgi ve şefkat dolu bir bakışla birlikte elini tutunca hiddetinin kırıldığını hissetti. Ayağı kalkıp doğruca biricik kızları Lea'nın odasına doğru gitti. “Lea neden hala yataktasın? Babanla birlikte kahvaltı için seni bekliyoruz. Yeter artık kalk dedim sana!” Lea önce bir gözünü açtı sonrada diğerini. “Geliyorum anne,tamam” dedi. Aşağı inerken genç kadın düşünceliydi. Semur biricik eşinin dalgınlığını farkedip mutfağa girerken basamağı unutup düşmesini engellemek için derhal müthiş bir çeviklikle atılıp Sechy' yi düşmekten kurtardı... Sechy adrenalinle gelen uyanıştan sonra şefkatli kocasının yüzüne baktı. “Günlerdir böyle Lea, neyi var bilmiyorum ve onun için çok endişeleniyorum.” dedi. Semur ona bakıp “Merak etme canım, o sadece biraz yorgun o kadar. Endişe edecek bir durum göremiyorum.” dedi. Leameen artık uyanmıştı. Yüzünü yıkayıp aşağıya anne ve babasının yanına indi. Esneyerek “Günaydın” dedi. Annesi sadece bir bakış atmakla yetindi. Fakat annesinin endişesini anlayan Semur Leameen ' e “Yetmedi mi? Kaç gündür bu uyuşukluk illetine kapıldın,bırakmıyorsun?” diye azarlar gibi sordu. Lea “Ne yapayım işte uykum var” diye cevap verdi. Fakat Leameen'in aklı dün geceki olaylardaydı. Sanki hala devam ediyordu. Anne ve babasını da üzmek istemiyordu. Varsın onlar Lea'yı uyuşuk zannetsinler diye aklından geçirdi. Çünkü gerçekler bundan çok öteydi...

2. Kısım:
Önceki akşam komşularının oğlu Nestra ile ormanlık alanda dolaşıp, oyun oynarken hava kararmıştı. Lea on beş yaşında olmasına rağmen fiziksel olarak yirmi gibi gösteriyordu. Nestra ise yirmi iki yaşında bir delikanlıydı. İki arkadaş boş vakitlerini birlikte geçiriyorlardı. Lea'nın babası Semur, Nestra'yı ve ailesini tanıdığı için birlikte gezmelerinden bir sakınca duymuyordu. Lea Nestra'ya karşı bazı duygular hissediyordu fakat yaşça küçük ve mağrur bir kız olduğu için bunu asla dışa vurmazdı. Sevgisini karşı cinse hissettirmemek onun için çok da zor olmuyordu. Çünkü babası Semur onu bir erkekmiş gibi yetiştirmişti. Beraber babasının işini - aktarlığı – yapıyorlardı. Aslında sadece çeşit çeşit otları toplamakmış gibi görünen işleri hiç de sanıldığı kadar basit değildi. Kimsenin girmediği yerlere girer, kimsenin geçmeye cesaret edemeyeceği bölgelerden gizlice geçip, şifacılara ve büyücülere satmak için bazı önemli bitkileri toplarlardı. Lea bir kız olmasına rağmen küçük yaşlardan beri babası tarafından aktarlık mesleğine sokulduğu için hep bir erkek gibi yetiştirilmiş hatta usta olmasa da kılıç kullanmayı ve ok atmayı da öğrenmişti. Evet Leameen Prair için duygularını saklamak hiçbir zaman zor olmamıştı. Hava kararınca Lea artık eve dönmeleri gerektiğini Nestra'ya söyledi. Genç adam başıyla onaylayarak karşılık verdi. Nestra orta boylu,esmer,yeşil gözlü,yakışıklı fakat biraz ürkek mizaçlı bir delikanlıydı. Babası odunculuk yapıyordu. Nestra'nın görevi de babasının işine yardım etmek ve odunları kasabaya götürüp satmaktı. Nestra işini ne kadar sevse de Lea ile dolaştığı zamanlar ona çok daha cazip geliyordu. Biraz içine kapanık olduğu için o da duygularını Lea'ya itiraf etmemişti. Lakin onunla birlikte olduktan sonra duygularını açmak onun için gereksizdi -ve kimbilir belkide olumsuz bir cevap almaktan korkuyordu. Sevmek eskilerin dediği gibi acı verici bir tecrübeydi. İki arkadaş havanın kararmasıyla birlikte eve dönüş yoluna koyuldular. Bulundukları yerden evlerine gidebilmeleri için ana yolu kullanmaları gerekiyordu. Aslında başka bir yol daha vardı fakat sadece gündüzleri ve babasıyla birlikteyken o yoldan çok az bir mesafe içeri gitmeye cesaret edebilen Lea için yol yok sayılabilirdi. Zaten başka pek de kimsenin geçmeye cesaret edemeyeceği bir yoldu bu, doğrudan Gizemli Koru'dan geçen yol... Leameen ve Nestra anayoldan evlerine doğru ilerliyorlardı. Lea doğuştan çok büyük bir yeteneğe sahipti. Persept denen bu yetenek olayları -özellikle de ani olayları- bir Ya da iki saniye öncesinden Lea'nın farketmesini sağlıyordu. Yolda yürürlerken Lea aniden persept yeteneği sayesinde önlerinden bir tehlike geldiğini hissetti. Derhal Nestra'nın elini tutup geriye doğru kaçmaya başladılar. Karanlıktan küfür sesleri duymalarıyla birlikte kendilerine doğru koşmaya başlayan birkaç goblin olduğunu farkettiler. Lea ve Nestra geldikleri yöne doğru bir müddet koştular. Daha sonrasında o yönden de kendilerine doğru gelen goblinleri gördüler. Lea kaçacak bir yolları olmadığınıgörünce endişeye kapıldı. Bu endişe Nestra'nın kapıldığı endişeden çok daha azdı. Nestra neredeyse titriyordu. İki taraftan da gelen goblinlerin kendilerine varmasına neredeyse beş metre kadar kalmıştı ki Lea aniden tek kaçış yollarının Gizli Koru'dan geçmek olduğunu anladı. Olsun diye düşündü Lea “ Ne kadar kötü olabilir ki? Nasıl olsa gündüzleri babamla buralardan geçiyorduk” dedi. Nestra tek kelime dahi edemeden Lea'ya bakarken, Lea elini tutup doğruca Nestra ile Gizli Koru'ya daldı. Geride kalan goblinlerin bağırmalarını ve küfürlü konuşmalarını duyabiliyorlardı. Fakat onlar ilerledikçe goblinlerin sesleri azalmaya başladımıştı. Çünkü hem Lea hem de Nestra çok iyi biliyordular ki, bu gizemli ve dehşetli koruya değil goblinler, hiçkimse igrmeye cesaret edemezdi. Özellikle de geceleri...

 3. Kısım:
Lea ve Nestra yavaş yavaş Gizli Koru’da evlerine doğru ilerlemeye başladılar. Herşey gayet normal gözüküyordu.,ağaçlar, kuş sesleri... Evet, herşey gayet normaldi. “Korkacak birşey yokmuş” diye hislerini dile getirdi Lea. Gerçekten de öylemiydi? Bir süre daha ilerlediler fakat ilerledikçe garip bir uğultu duymaya başladılar. Nestra neden olduğunu anlamadığı bu uğultular sayesinde telaşlanıp,hızlanması için Lea’yı uyardı. İki arkadaş artık hızla koruda ilerlemeye başlamışlardı. Onlar ilerledikçe ıslık seslerine benzeyen bu uğultu artıyordu. Bir an geri dönebilirmiyiz acaba diye düşünen Nestra’yı ikna etmek Lea’nın göreviydi. Muhakkak goblinler geride onları bekliyordu. Yol ağaçlarla kaplı idi, aynen geldikleri yol gibi. Fakat Lea adımını atmasına rağmen ilerleyemiyordu. Nestra da aynı durumdaydı ve ellerini uzattığında sanki önünde sanki önünde bir duvar varmış gibi yollarını kestiğini farketti. Bu noktada iki arkadaşın kafaları karışmıştı. Nestra yolda değişen birşey yokmuş gibi gösteren gözlerine inanıp ilerlemeye devam mı edecekti, yoksa önünde bir duvar olduğunu söyleyen ellerine ve ayaklarına mı inanacaktı? İkili daha fazla düşünmek için fırsat bulamadan ayaklarının altındaki toprağın sanki ileri geri hareket edermiş gibi oynadığını farkettiler. İkisi de küçük çaplı depremlerin hissettirdiği duyguyu anlayacak kadar yaşamışlardı fakat bu hareketlenme hiç de deprem gibi değildi. Yer kısmi olarak ayaklarının altından yükselmeye başladı. Sanki toprağın altından birşeyler çıkıyordu. Hayır! Toprağın kendisi şekilleniyordu. Yaklaşık iki metre boyunda iki tane toprak adamın ortaya çıkması saniyelerle ölçülecek kadar kısa sürmüştü. Şok geçiren Lea ve Nestra kıpırdayamadan öylece kalmışlardı. “Sanırım” dedi Lea, “Neden bu korudan kimsenin geçmediğini anlamak üzereyiz.” İki toprak adam hırıltıya benzer bir ses çıkardıktan sonra çok da çevik olmayan bir hareketle Lea ve Nestra’yı yakaladılar. Aslında Lea bir an kaçmayı düşünmüştü fakat arkalarındaki görünmez duvar ve önlerindeki toprak adamlardan fırsat bulup kaçmalarına imkan yoktu,özellikle de Nestra bu denli şok geçirirken onu bırakamazdı... Nestra artık öleceklerini biliyordu. Nafile bir şekilde toprak adamları yumruklamaya ve Lea’ya kaçması için zaman kazandırmaya çalıştı. Yaptığı hareket ellerinin toprak adamın yüzü diye düşündüğü bölgesinde sıkıştığında hatasını anladı. Onun için artık tek bir önemli şey kalmıştı. Çok sevdiği Lea’ya duygularını en azından ölmek üzereyken çekinmeden ifade edebilmek... Nestra Lea’ya dönerek, “Seni seviyorum Lea! Bu sözler son sözlerim olsa da seni seviyorum! Keşke daha öncesinden de söyleyebilmiş olsaydım.” dedi. Lea Genç delikanlıya bakıp üzüntü içinde ağlamaya başladı. Gözlerinden birer damla yaş da yanaklarından aşagıya, toprak adamın omzuna doğru süzüldü. Birden uğultu sesleri azalmaya başladı. Sonrasında ise garip bir gelişme olmuştu. Ölmeyi beklerken gecenin karanlığını delen bir ışık onlara doğru geliyor, ışık yaklaştıkça da kuvvetleniyor gibiydi. Açıklayamadıkları bir hayret içinde olan Lea ve Nestra ışığa doğru bakmaya çalışıyorlardı fakat nafileydi çünkü gözleri kamaştıran bu ışığa bakmak mümkün değildi. Baharda kasaba meydanında söylenen güzel şarkılara benzeyen bir ses duydular. Derken ışığın etkisine alışıp tekrar ışığa doğru baktılar. Ses oradan geliyordu. “İnsan bir kız ve insan bir erkek!” dedi ışıktan gelen ses. “Korunun büyüsünü etkileyen şeyi hanginiz yaptı?” diye sordu ses. Artık görünmeye başlayan suret yaşlı bir kişiye aitti. Daha önce de elf görmüş olan Lea ve Nestra farklı koşullarda bu kişiye kesinlikle bir elf derlerdi fakat bu ışık, orman, görünmeyen duvar ve toprak adamlar Lea ve Nestra’nın bu kadar da net karar verememesini sağlamıştı. “Biz hiçbir şey yapmadık yaşlı kişi, sadece yolumuzu kesn goblinlerden kaçıp evimize gitmek istiyorduk.” dedi Lea kekeleyerek. Yaşlı elf sanki uğultuların sesini anlıyormuş gibi dinleme ifadesi takındı. Birden “Hayır!” dedi gözleri etraflarını tarayarak, “Bunlar insan, goblin değiller.Düşünme işlerini bana bırakın!”dedi. Daha sonra Lea ve Nestra’ya dönerek, “Sizin goblin olduğunuzu ve öldürülmeniz gerektiğini bana söylediler fakat onları uyardım. Çünkü küçüğüm,” gözleri Lea’ya doğru döndü yaşlı elfin, “senin gözyaşların içinizdeki iyiliği Koru ahalisine anlatmaya ve beni buraya getirmeye yetti.” dedi. “Saf aşk her zaman sahiplerinde kötülük bulunmayacağına işarettir.” Lea ve Nestra utandılar ve yıllarca birbirlerinden sakladıkları aşklarının tam ölmek üzereyken onları kurtardığını görünce şaşırıp aşklarını gizlediklerine pişman mı olmalılar yoksa sevinmelimiler bilemediler. “Benimle gelin” dedi yaşlı elf. Sonra görünmez duvarın olduğu istikamette ilerledi Arkasını dönerken sağ elini oynattı. O elini oynatırken de elinden ışık huzmeleri belirip kayboldu. Lea ve Nestra artık önlerinde bir engel olmadığını fakederek yapabilecekleri tek şeyi yaptılar. Yaşlı elfi takip ederek korunun içlerine doğru ilerlediler...

4. Kısım:
 Lea ve Nestra bir süre yaşlı elfi takip ederek korunun içindeki yollarına devam ettiler. Yaşlı büyücünün asasından çıkan ışıkla aydınlanan yolları patikayı andırıyordu. Ağaçlar oldukça büyüktü. Gündüz bile zemine düşen ışık çok az olmalıydı diye düşündü Lea. Korunun girişinde gördükleri mantarlar onlar içeri doğru gittikçe miktarca azalmaktaydı. Sanki Gizli Koru aslında güzel bir yer fakat bunu kötü gözlerden gizlemek için kasvetli görünyormuş gibi hissettiler. Yaşlı büyücü onları korunun içerisinde gayet geniş bir düzlüğe getirdi. Ortalıkta hiçbirşey yoktu, en azından Lea ve Nestra göremiyordu... “Kasirriti göreleteyin twozni” dedi yaşlı büyücü, iki genç arkadaşın anlamadığı bir dil olan büyü lisanında. Sanki güneş doğar gibi oldu, etraflarını gayet net görebildiler. Bu görüntü Lea ve Nestra’nın ağzını açıkta bırakıp hayranlıkla seyretmelerine yetmişti. Kendi köy evleri ve kasabalarındaki bazı binalar- ki han binası en güzel olanıydı- dışında başka bir yapı görmedikleri için bu görüntü ile çok şaşırdılar. Gerçi şaşırmaları için bir neden daha vardı, bu binanın demin burda olmadığına ikisi de yemin edebilirdi... “Burası da benim evim sayılır” dedi yaşlı elf alaycı bir gülümsemeyle. Belliki bu gençlerin şaşkınlığı ve hayranlıkla binayı seyretmeleri hoşuna gitmişti. Zaten Tesalon kıtasının bu yakasında bundan daha güzel bir bina görme olasılıkları da yoktu. Yaşlı elfin binası beyaz taşlardan yapılmış sade görünümlü, fazla yüksek olmayan- ağaçlarla aynı boyda- bir binaydı. Aslında buna binadan ziyade kule demek daha doğruydu. Genişliği çok da fazla değildi. Beyaz taşlardan bir merdivenden geçilerek girilen kapısı çok zarif bir işçilikle yapılmış ahşaptandı. Bu derece güzel bir eser ancak cücelerin elinden çıkmış olabilirdi ve evet büyüyle buraya getirilmişti. Küçük pencereler kulenin yukarısına doğru aralıklarla uzanıyordu. Tepesine yakın bir yerde de çok daha büyük pencerelerin oluşturduğu bir oda olduğunu düşündükleri bölgesi vardı. “Buyrun lütfen” diyerek misafirlerini kule içine davet eden yaşlı elf “Ah, kusura bakmayın, kendimi takdim etmeyi unuttum; Ben Elenthas. Sizin isimleriniz nedir?” “Ben Leameen,bu da arkadaşım Nestra” diyen Lea kendilerini takdim etti. “Memnun oldum.” Diye cevap verdi Elenthas Üçü birlikte koridordan yukarı doğru açılan merdivenlere döneldiler. Anlaşıldığı kadarıyla en üst kattaki odaya çıkıyorlardı. “Gizli Koru çok güzel bir yerdir” dedi yaşlı büyücü Elenthas, “fakat davetsiz gelenleri ve kötülük taşıyıcılarını cezalandıran bir büyü yapılmıştır.Sizin yüreğinizdeki iyilik sayesinde bu kesin ölümden kurtuldunuz. Fakat söyleyin bana sizi burdan geçmeye iten neden nedir? Ahmaklıkmı yoksa çaresizlikmi? Elenthas gözlerini iki gence dikmiş bir cevap gelmesini bekliyordu. “Çaresizlik, Elenthas “ diye söze girişti Leameen. “Biz sadece etrafta biraz dolaşıyorduk ve ana yoldan evimize dönecektik.” “Goblinleri karşımıza çıkmadan önce farketmeseydik zaten ölü olacağımız için Gizli Koru’ya da giremeyecektik” diye ekledi Nestra. Elenthas duraksadı ,“Peki nasıl kurtuldunuz?” diye sordu Nestra’ya. Genç delikanlı cevap verdi “Tabiki Lea’nın persept yeteneği sayesinde.” Şimdi şok geçirme sırası sanki yaşlı büyücü Elenthas’ a geçmişti. Dönüp Lea’ya dikkatle baktı, bir süre Lea’yı gözleriyle süzdü. Büyülü bir iki kelime söyledi. Lea’nın sağ ayağından ayakkabısı çıktı ve bileğindeki doğum yarası ortaya çıktı. “Olamaz” dedi Elenthas. Lea ve Nestra şaşkınlık ve korku içinde birbirlerine baktılar. Sanki yaşlı büyücü delirmiş , onları oracıkta öldürecek zannettiler. Elenthas kendini toparlayıp, konuşmaya başladı. “Sizinle ilk benim karşılaşmış olmam çok iyi oldu.” Diye söze başladı Elenthas. “Garip bir tesadüf fakat çok memnun edici.” Şaşkınlıktan dolayı garip görünmüş olabilirim fakat lütfen kusuruma bakmayınız. Kehanete göre, gelecek olan büyük ve karanlık savaşta iyilerin tarafında savaşacak en önemli kişiyi karşımda görünce biraz şaşırdım. Çünkü bu aynı zamanda karanlık savaşın çok yaklaştığının en büyük kanıtı oluyor.” Elenthas uzanıp Lea’nın elini sıkmak istedi. Şaşkınlıktan ne söyleyeceğini bilemeyen Lea ve Nestra sadece bakakaldılar. “Kehanete göre bu kişi Gizli Koru’dan ölmeden geçecek ve persept yeteneğine sahip olacaktı. Ayrıca sağ ayak bileğinde de doğum yarası olduğu söylenirdi. Sanırım bütün işaretler sizi gösteriyor genç hanımefendi.” diyen Elenthas gülümseyerek Lea’ya baktı. “B...b.. bunlar da ne demek! Ne savaşı ne kehaneti?” diye kekeleyerek sordu Lea. “Neden bahsediyorsun sen yaşlı büyücü?” “Bunları ben söylemedim küçük hanımefendi ama canınızı sıkmayın öğrenmek için bolca vaktiniz olacak. Lütfen bu kitabı yanınıza alın. Benim şimdi ayrılmam gerekiyor. Daha sonra konuşmak için vaktimiz mutlaka olacaktır. Şimdi eviniz nerde demiştiniz?” “Evimiz korunun güney çıkışında ama sen bize bir açıklama yapmadan gidebileceğini sanıyorsan yan....” Lea cümlesini bitirme fırsatı bulamadan elinde kitap olduğu halde aniden kendini evlerinin karşısında buldu. Nestra da yanındaydı. Şaşkınlıkla birbirlerine bakan iki genç duraksayıp bulundukları yeri ve duydukları sözleri hazmetmeye çalıştılar. “Ne oldu bende bir anlam veremiyorum Nestra” diye söze başladı Lea. “Fakat bunu yarın konuşuruz yoksa ya annem yada kurtlar bizi yiyecek.” Durumu anlamak için zamana ihtiyacı olduğu belli olan Nestra da bu fikre katıldı. Lea kitabi elbisesinin altına görünmeyecek şekilde gizledikten sonra eve girdi. Annesinin sorgulamalarıyla da uğraşmak istemediği için bunu yapmıştı. Nasıl olsa önce kendisi neler olup bittiğini anlamalıydı. Yemek masasını hazırlayan Sechy Lea’ya sinirli bir bakış attı fakat Lea duraksamadan yukarı odasına çıktı. Birşey yokmuş gibi davranmalıydı, sonra açıklayabilirdi. En azından büyücünün dedikleri doğruysa bunun için çokça zamanı olacaktı... 2007-----Sonu-----

3 Ekim 2007 Çarşamba

3 Ekim 2007

(yeni başlıyorsanız lütfen ilk gönderiden başlayınız...)

Lea ve Nestra bir süre yaşlı elfi takip ederek korunun içindeki yollarına devam ettiler. Yaşlı büyücünün asasından çıkan ışıkla aydınlanan yolları patikayı andırıyordu. Ağaçlar oldukça büyüktü. Gündüz bile zemine düşen ışık çok az olmalıydı diye düşündü Lea. Korunun girişinde gördükleri mantarlar onlar içeri doğru gittikçe miktarca azalmaktaydı. Sanki Gizli Koru aslında güzel bir yer fakat bunu kötü gözlerden gizlemek için kasvetli görünyormuş gibi hissettiler.

Yaşlı büyücü onları korunun içerisinde gayet geniş bir düzlüğe getirdi. Ortalıkta hiçbirşey yoktu, en azından Lea ve Nestra göremiyordu...

“Kasirriti göreleteyin twozni” dedi yaşlı büyücü, iki genç arkadaşın anlamadığı bir dil olan büyü lisanında. Sanki güneş doğar gibi oldu, etraflarını gayet net görebildiler. Bu görüntü Lea ve Nestra’nın ağzını açıkta bırakıp hayranlıkla seyretmelerine yetmişti. Kendi köy evleri ve kasabalarındaki bazı binalar- ki han binası en güzel olanıydı- dışında başka bir yapı görmedikleri için bu görüntü ile çok şaşırdılar. Gerçi şaşırmaları için bir neden daha vardı, bu binanın demin burda olmadığına ikisi de yemin edebilirdi...

“Burası da benim evim sayılır” dedi yaşlı elf alaycı bir gülümsemeyle. Belliki bu gençlerin şaşkınlığı ve hayranlıkla binayı seyretmeleri hoşuna gitmişti. Zaten Tesalon kıtasının bu yakasında bundan daha güzel bir bina görme olasılıkları da yoktu.

Yaşlı elfin binası beyaz taşlardan yapılmış sade görünümlü, fazla yüksek olmayan- ağaçlarla aynı boyda- bir binaydı. Aslında buna binadan ziyade kule demek daha doğruydu. Genişliği çok da fazla değildi. Beyaz taşlardan bir merdivenden geçilerek girilen kapısı çok zarif bir işçilikle yapılmış ahşaptandı. Bu derece güzel bir eser ancak cücelerin elinden çıkmış olabilirdi ve evet büyüyle buraya getirilmişti. Küçük pencereler kulenin yukarısına doğru aralıklarla uzanıyordu. Tepesine yakın bir yerde de çok daha büyük pencerelerin oluşturduğu bir oda olduğunu düşündükleri bölgesi vardı.

“Buyrun lütfen” diyerek misafirlerini kule içine davet eden yaşlı elf “Ah, kusura bakmayın, kendimi takdim etmeyi unuttum; Ben Elenthas. Sizin isimleriniz nedir?”

“Ben Leameen,bu da arkadaşım Nestra” diyen Lea kendilerini takdim etti. “Memnun oldum.” Diye cevap verdi Elenthas Üçü birlikte koridordan yukarı doğru açılan merdivenlere döneldiler. Anlaşıldığı kadarıyla en üst kattaki odaya çıkıyorlardı.

“Gizli Koru çok güzel bir yerdir” dedi yaşlı büyücü Elenthas, “fakat davetsiz gelenleri ve kötülük taşıyıcılarını cezalandıran bir büyü yapılmıştır.Sizin yüreğinizdeki iyilik sayesinde bu kesin ölümden kurtuldunuz. Fakat söyleyin bana sizi burdan geçmeye iten neden nedir? Ahmaklıkmı yoksa çaresizlikmi?

Elenthas gözlerini iki gence dikmiş bir cevap gelmesini bekliyordu. “Çaresizlik, Elenthas “ diye söze girişti Leameen. “Biz sadece etrafta biraz dolaşıyorduk ve ana yoldan evimize dönecektik.”

“Goblinleri karşımıza çıkmadan önce farketmeseydik zaten ölü olacağımız için Gizli Koru’ya da giremeyecektik” diye ekledi Nestra. Elenthas duraksadı ,“Peki nasıl kurtuldunuz?” diye sordu Nestra’ya. Genç delikanlı cevap verdi “Tabiki Lea’nın persept yeteneği sayesinde.”

Şimdi şok geçirme sırası sanki yaşlı büyücü Elenthas’ a geçmişti. Dönüp Lea’ya dikkatle baktı, bir süre Lea’yı gözleriyle süzdü. Büyülü bir iki kelime söyledi. Lea’nın sağ ayağından ayakkabısı çıktı ve bileğindeki doğum yarası ortaya çıktı.

“Olamaz” dedi Elenthas. Lea ve Nestra şaşkınlık ve korku içinde birbirlerine baktılar. Sanki yaşlı büyücü delirmiş , onları oracıkta öldürecek zannettiler. Elenthas kendini toparlayıp, konuşmaya başladı.

“Sizinle ilk benim karşılaşmış olmam çok iyi oldu.” Diye söze başladı Elenthas. “Garip bir tesadüf fakat çok memnun edici.” Şaşkınlıktan dolayı garip görünmüş olabilirim fakat lütfen kusuruma bakmayınız. Kehanete göre, gelecek olan büyük ve karanlık savaşta iyilerin tarafında savaşacak en önemli kişiyi karşımda görünce biraz şaşırdım. Çünkü bu aynı zamanda karanlık savaşın çok yaklaştığının en büyük kanıtı oluyor.” Elenthas uzanıp Lea’nın elini sıkmak istedi. Şaşkınlıktan ne söyleyeceğini bilemeyen Lea ve Nestra sadece bakakaldılar.

“Kehanete göre bu kişi Gizli Koru’dan ölmeden geçecek ve persept yeteneğine sahip olacaktı. Ayrıca sağ ayak bileğinde de doğum yarası olduğu söylenirdi. Sanırım bütün işaretler sizi gösteriyor genç hanımefendi.” diyen Elenthas gülümseyerek Lea’ya baktı.

“B...b.. bunlar da ne demek! Ne savaşı ne kehaneti?” diye kekeleyerek sordu Lea. “Neden bahsediyorsun sen yaşlı büyücü?”

“Bunları ben söylemedim küçük hanımefendi ama canınızı sıkmayın öğrenmek için bolca vaktiniz olacak. Lütfen bu kitabı yanınıza alın. Benim şimdi ayrılmam gerekiyor. Daha sonra konuşmak için vaktimiz mutlaka olacaktır. Şimdi eviniz nerde demiştiniz?”

“Evimiz korunun güney çıkışında ama sen bize bir açıklama yapmadan gidebileceğini sanıyorsan yan....”

Lea cümlesini bitirme fırsatı bulamadan elinde kitap olduğu halde aniden kendini evlerinin karşısında buldu. Nestra da yanındaydı. Şaşkınlıkla birbirlerine bakan iki genç duraksayıp bulundukları yeri ve duydukları sözleri hazmetmeye çalıştılar.

“Ne oldu bende bir anlam veremiyorum Nestra” diye söze başladı Lea. “Fakat bunu yarın konuşuruz yoksa ya annem yada kurtlar bizi yiyecek.” Durumu anlamak için zamana ihtiyacı olduğu belli olan Nestra da bu fikre katıldı.

Lea kitabi elbisesinin altına görünmeyecek şekilde gizledikten sonra eve girdi. Annesinin sorgulamalarıyla da uğraşmak istemediği için bunu yapmıştı. Nasıl olsa önce kendisi neler olup bittiğini anlamalıydı.

Yemek masasını hazırlayan Sechy Lea’ya sinirli bir bakış attı fakat Lea duraksamadan yukarı odasına çıktı. Birşey yokmuş gibi davranmalıydı, sonra açıklayabilirdi. En azından büyücünün dedikleri doğruysa bunun için çokça zamanı olacaktı...

28 Eylül 2007 Cuma

28 Eylül 2007

(ilk defa okuyorsaniz ilk yazidan baslayiniz...)

Lea ve Nestra yavaş yavaş Gizli Koru’da evlerine doğru ilerlemeye başladılar. Herşey gayet normal gözüküyordu.,ağaçlar, kuş sesleri... Evet, herşey gayet normaldi. “Korkacak birşey yokmuş” diye hislerini dile getirdi Lea. Gerçekten de öylemiydi?

Bir süre daha ilerlediler fakat ilerledikçe garip bir uğultu duymaya başladılar.

Nestra neden olduğunu anlamadığı bu uğultular sayesinde telaşlanıp,hızlanması için Lea’yı uyardı. İki arkadaş artık hızla koruda ilerlemeye başlamışlardı. Onlar ilerledikçe ıslık seslerine benzeyen bu uğultu artıyordu. Bir an geri dönebilirmiyiz acaba diye düşünen Nestra’yı ikna etmek Lea’nın göreviydi. Muhakkak goblinler geride onları bekliyordu.

Yol ağaçlarla kaplı idi, aynen geldikleri yol gibi. Fakat Lea adımını atmasına rağmen ilerleyemiyordu. Nestra da aynı durumdaydı ve ellerini uzattığında sanki önünde sanki önünde bir duvar varmış gibi yollarını kestiğini farketti. Bu noktada iki arkadaşın kafaları karışmıştı. Nestra yolda değişen birşey yokmuş gibi gösteren gözlerine inanıp ilerlemeye devam mı edecekti, yoksa önünde bir duvar olduğunu söyleyen ellerine ve ayaklarına mı inanacaktı?

İkili daha fazla düşünmek için fırsat bulamadan ayaklarının altındaki toprağın sanki ileri geri hareket edermiş gibi oynadığını farkettiler. İkisi de küçük çaplı depremlerin hissettirdiği duyguyu anlayacak kadar yaşamışlardı fakat bu hareketlenme hiç de deprem gibi değildi.

Yer kısmi olarak ayaklarının altından yükselmeye başladı. Sanki toprağın altından birşeyler çıkıyordu. Hayır! Toprağın kendisi şekilleniyordu. Yaklaşık iki metre boyunda iki tane toprak adamın ortaya çıkması saniyelerle ölçülecek kadar kısa sürmüştü. Şok geçiren Lea ve Nestra kıpırdayamadan öylece kalmışlardı.

“Sanırım” dedi Lea, “Neden bu korudan kimsenin geçmediğini anlamak üzereyiz.” İki toprak adam hırıltıya benzer bir ses çıkardıktan sonra çok da çevik olmayan bir hareketle Lea ve Nestra’yı yakaladılar. Aslında Lea bir an kaçmayı düşünmüştü fakat arkalarındaki görünmez duvar ve önlerindeki toprak adamlardan fırsat bulup kaçmalarına imkan yoktu,özellikle de Nestra bu denli şok geçirirken onu bırakamazdı...

Nestra artık öleceklerini biliyordu. Nafile bir şekilde toprak adamları yumruklamaya ve Lea’ya kaçması için zaman kazandırmaya çalıştı. Yaptığı hareket ellerinin toprak adamın yüzü diye düşündüğü bölgesinde sıkıştığında hatasını anladı. Onun için artık tek bir önemli şey kalmıştı. Çok sevdiği Lea’ya duygularını en azından ölmek üzereyken çekinmeden ifade edebilmek...

Nestra Lea’ya dönerek, “Seni seviyorum Lea! Bu sözler son sözlerim olsa da seni seviyorum! Keşke daha öncesinden de söyleyebilmiş olsaydım.” dedi. Lea Genç delikanlıya bakıp üzüntü içinde ağlamaya başladı. Gözlerinden birer damla yaş da yanaklarından aşagıya, toprak adamın omzuna doğru süzüldü.

Birden uğultu sesleri azalmaya başladı. Sonrasında ise garip bir gelişme olmuştu. Ölmeyi beklerken gecenin karanlığını delen bir ışık onlara doğru geliyor, ışık yaklaştıkça da kuvvetleniyor gibiydi. Açıklayamadıkları bir hayret içinde olan Lea ve Nestra ışığa doğru bakmaya çalışıyorlardı fakat nafileydi çünkü gözleri kamaştıran bu ışığa bakmak mümkün değildi.

Baharda kasaba meydanında söylenen güzel şarkılara benzeyen bir ses duydular. Derken ışığın etkisine alışıp tekrar ışığa doğru baktılar. Ses oradan geliyordu.

“İnsan bir kız ve insan bir erkek!” dedi ışıktan gelen ses. “Korunun büyüsünü etkileyen şeyi hanginiz yaptı?” diye sordu ses. Artık görünmeye başlayan suret yaşlı bir kişiye aitti. Daha önce de elf görmüş olan Lea ve Nestra farklı koşullarda bu kişiye kesinlikle bir elf derlerdi fakat bu ışık,orman,görünmeyen duvar ve toprak adamlar Lea ve Nestra’nın bu kadar da net karar verememesini sağlamıştı.

“Biz hiçbir şey yapmadık yaşlı kişi, sadece yolumuzu kesn goblinlerden kaçıp evimize gitmek istiyorduk.” dedi Lea kekeleyerek. Yaşlı elf sanki uğultuların sesini anlıyormuş gibi dinleme ifadesi takındı. Birden “Hayır!” dedi gözleri etraflarını tarayarak, “Bunlar insan, goblin değiller.Düşünme işlerini bana bırakın!”dedi. Daha sonra Lea ve Nestra’ya dönerek, “Sizin goblin olduğunuzu ve öldürülmeniz gerektiğini bana söylediler fakat onları uyardım. Çünkü küçüğüm,” gözleri Lea’ya doğru döndü yaşlı elfin, “senin gözyaşların içinizdeki iyiliği Koru ahalisine anlatmaya ve beni buraya getirmeye yetti.” dedi. “Saf aşk her zaman sahiplerinde kötülük bulunmayacağına işarettir.”

Lea ve Nestra utandılar ve yıllarca birbirlerinden sakladıkları aşklarının tam ölmek üzereyken onları kurtardığını görünce şaşırıp aşklarını gizlediklerine pişman mı olmalılar yoksa sevinmelimiler bilemediler.

“Benimle gelin” dedi yaşlı elf. Sonra görünmez duvarın olduğu istikamette ilerledi Arkasını dönerken sağ elini oynattı. O elini oynatırken de elinden ışık huzmeleri belirip kayboldu. Lea ve Nestra artık önlerinde bir engel olmadığını fakederek yapabilecekleri tek şeyi yaptılar. Yaşlı elfi takip ederek korunun içlerine doğru ilerlediler...

-Ali

26 Eylül 2007 Çarşamba

26 Eylül 2007

... (okumadiysaniz lutfen en alttaki 24 eylül yazısından baslayiniz)

Önceki akşam komşularının oğlu Nestra ile ormanlık alanda dolaşıp, oyun oynarken hava kararmıştı. Lea on beş yaşında olmasına rağmen fiziksel olarak yirmi gibi gösteriyordu. Nestra ise yirmi iki yaşında bir delikanlıydı.

İki arkadaş boş vakitlerini birlikte geçiriyorlardı. Lea'nın babası Semur, Nestra'yı ve ailesini tanıdığı için birlikte gezmelerinden bir sakınca duymuyordu. Lea Nestra'ya karşı bazı duygular hissediyordu fakat yaşça küçük ve mağrur bir kız olduğu için bunu asla dışa vurmazdı. Sevgisini karşı cinse hissettirmemek onun için çok da zor olmuyordu. Çünkü babası Semur onu bir erkekmiş gibi yetiştirmişti. Beraber babasının işini - aktarlığı – yapıyorlardı. Aslında sadece çeşit çeşit otları toplamakmış gibi görünen işleri hiç de sanıldığı kadar basit değildi. Kimsenin girmediği yerlere girer, kimsenin geçmeye cesaret edemeyeceği bölgelerden gizlice geçip, şifacılara ve büyücülere satmak için bazı önemli bitkileri toplarlardı.

Lea bir kız olmasına rağmen küçük yaşlardan beri babası tarafından aktarlık mesleğine sokulduğu için hep bir erkek gibi yetiştirilmiş hatta usta olmasa da kılıç kullanmayı ve ok atmayı da öğrenmişti. Evet Leameen Prair için duygularını saklamak hiçbir zaman zor olmamıştı.

Hava kararınca Lea artık eve dönmeleri gerektiğini Nestra'ya söyledi. Genç adam başıyla onaylayarak karşılık verdi. Nestra orta boylu,esmer,yeşil gözlü,yakışıklı fakat biraz ürkek mizaçlı bir delikanlıydı. Babası odunculuk yapıyordu. Nestra'nın görevi de babasının işine yardım etmek ve odunları kasabaya götürüp satmaktı. Nestra işini ne kadar sevse de Lea ile dolaştığı zamanlar ona çok daha cazip geliyordu. Biraz içine kapanık olduğu için o da duygularını Lea'ya itiraf etmemişti. Lakin onunla birlikte olduktan sonra duygularını açmak onun için gereksizdi -ve kimbilir belkide olumsuz bir cevap almaktan korkuyordu. Sevmek eskilerin dediği gibi acı verici bir tecrübeydi.

İki arkadaş havanın kararmasıyla birlikte eve dönüş yoluna koyuldular. Bulundukları yerden evlerine gidebilmeleri için ana yolu kullanmaları gerekiyordu. Aslında başka bir yol daha vardı fakat sadece gündüzleri ve babasıyla birlikteyken o yoldan çok az bir mesafe içeri gitmeye cesaret edebilen Lea için yol yok sayılabilirdi. Zaten başka pek de kimsenin geçmeye cesaret edemeyeceği bir yoldu bu, doğrudan Gizemli Koru'dan geçen yol...

Leameen ve Nestra anayoldan evlerine doğru ilerliyorlardı. Lea doğuştan çok büyük bir yeteneğe sahipti. Persept denen bu yetenek olayları -özellikle de ani olayları- bir Ya da iki saniye öncesinden Lea'nın farketmesini sağlıyordu.

Yolda yürürlerken Lea aniden persept yeteneği sayesinde önlerinden bir tehlike geldiğini hissetti. Derhal Nestra'nın elini tutup geriye doğru kaçmaya başladılar. Karanlıktan küfür sesleri duymalarıyla birlikte kendilerine doğru koşmaya başlayan birkaç goblin olduğunu farkettiler.

Lea ve Nestra geldikleri yöne doğru bir müddet koştular. Daha sonrasında o yönden de kendilerine doğru gelen goblinleri gördüler. Lea kaçacak bir yolları olmadığınıgörünce endişeye kapıldı. Bu endişe Nestra'nın kapıldığı endişeden çok daha azdı. Nestra neredeyse titriyordu.

İki taraftan da gelen goblinlerin kendilerine varmasına neredeyse beş metre kadar kalmıştı ki Lea aniden tek kaçış yollarının Gizli Koru'dan geçmek olduğunu anladı. Olsun diye düşündü Lea “ Ne kadar kötü olabilir ki? Nasıl olsa gündüzleri babamla buralardan geçiyorduk” dedi. Nestra tek kelime dahi edemeden Lea'ya bakarken, Lea elini tutup doğruca Nestra ile Gizli Koru'ya daldı.

Geride kalan goblinlerin bağırmalarını ve küfürlü konuşmalarını duyabiliyorlardı. Fakat onlar ilerledikçe goblinlerin sesleri azalmaya başladımıştı. Çünkü hem Lea hem de Nestra çok iyi biliyordular ki, bu gizemli ve dehşetli koruya değil goblinler, hiçkimse igrmeye cesaret edemezdi. Özellikle de geceleri...

-Ali

24 Eylül 2007 Pazartesi

24 Eylül Pazartesi,2007

Sechy sabah erken kalkmıştı. Her zamanki gibi kahvaltıyı hazırlamadan önce kümes hayvanlarını ve onların başında duran sadık köpekleri Bozy'yi kontrol etmek etti. Yaşadıkları yer kasabadan çok da uzakta olmasa da yakınlarında aç yırtıcı hayvanların varlığından çekinmekdeydi. Zaten bazen sadık olduğu kadar da uyuşuk olan köpekleri Bozy'nin uyuyakalması sonucu birkaç tavuğu kaybetmemiş de değillerdi...

“Kahvaltı hazır, hadi gelin!” Sechy eşi ve çocuğuna seslendi. Semur uyanıp “Geliyorum sevgilim” dedikten sonra her zamanki gibi yeni doğan güneşin siste buğulanmış ışığına doyasıya baktı. Bulundukları ormanlık alan sabahları muhakkak sisli olurdu. Fakat bunun Semur Prair ve ailesi için bir sorun olduğunu söylemeye imkan yoktu. Onlar evlerini çok seviyorlardı.

Sechy kahvaltıda iki kişi olduklarını farkedince sinirlenerek ayağı kalkacaktı ki Semur sevgi ve şefkat dolu bir bakışla birlikte elini tutunca hiddetinin kırıldığını hissetti. Ayağı kalkıp doğruca biricik kızları Lea'nın odasına doğru gitti.

“Lea neden hala yataktasın? Babanla birlikte kahvaltı için seni bekliyoruz. Yeter artık kalk dedim sana!” Lea önce bir gözünü açtı sonrada diğerini. “Geliyorum anne,tamam” dedi.

Aşağı inerken genç kadın düşünceliydi. Semur biricik eşinin dalgınlığını farkedip mutfağa girerken basamağı unutup düşmesini engellemek için derhal müthiş bir çeviklikle atılıp Sechy' yi düşmekten kurtardı...

Sechy adrenalinle gelen uyanıştan sonra şefkatli kocasının yüzüne baktı. “Günlerdir böyle Lea, neyi var bilmiyorum ve onun için çok endişeleniyorum.” dedi. Semur ona bakıp “Merak etme canım, o sadece biraz yorgun o kadar. Endişe edecek bir durum göremiyorum.” dedi.

Leameen artık uyanmıştı. Yüzünü yıkayıp aşağıya anne ve babasının yanına indi. Esneyerek “Günaydın” dedi. Annesi sadece bir bakış atmakla yetindi. Fakat annesinin endişesini anlayan Semur Leameen ' e “Yetmedi mi? Kaç gündür bu uyuşukluk illetine kapıldın,bırakmıyorsun?” diye azarlar gibi sordu. Lea “Ne yapayım işte uykum var” diye cevap verdi. Fakat Leameen'in aklı dün geceki olaylardaydı. Sanki hala devam ediyordu. Anne ve babasını da üzmek istemiyordu. Varsın onlar Lea'yı uyuşuk zannetsinler diye aklından geçirdi. Çünkü gerçekler bundan çok öteydi...

-Ali

23 Eylül 2007 Pazar

Paemulsi Projesi

Paemulsi Projesi

Ali'nin yazarlık denemesi...